Bembeyaz kar bahçedeki yaprakları dökülmüş kiraz ağaçlarının dallarında birikmiş, sanki beyaz çiçekler gibi güneşin ılık hüzmeleri altında parlıyordu. Hizmetçilerin tatlı telaşları sarayın duvarları içinde kalmış, bahçe bu telaştan habersiz sessiz ve huzurluydu. Bu gün Siara'nın on sekizinci yaş günüydü. Aynı zamanda sosyeteye ilk kez çıkacağı debutante balosu da aynı anda olacaktı. Herkesin telaşlı hazırlıklarına karşın kendisi bahçede bir kaç hizmetli hariç kimsenin bilmediği köşesinde kitap okumakla meşguldü. Çalıların arasında bahçeden soyutlanmış olan bu alanda bahçıvanlardan biri ince ağaç dallarından bir oturak yapmıştı Siera için. Kitabın en heyecanlı kısmına geldiğinde hızla sayfayı çevirerek okumaya devam ederken bahçenin uzak bir köşesinden dadısının sesini duydu.
"Siara, yaş günü balon için hazırlanmaya başlamalısın! Daha kokulu sabunlarla banyo yaptırlman, tırnaklarının boyanması ve saçlarının taranması gerekiyor. Hemen ortaya çıkmazsan geç kalacağız! Şimdiden planların gerisindeyiz zaten." Son kısmı kısık sesle söylediğinden Siara duymamıştı.
Uzun prosedürlerden hiç hoşlanmayan birisi olduğu için hedefi olabildiğince geç bulunmak ve dadısının kafasındaki planın bir çok aşamasından kurtulmaktı ancak bu isteği kısa bir süre sonra yerle bir olacaktı. Siara ses çıkarmadan kitabının sayfasını çevirdi ve okumaya devam etti. Çok geçmeden çalılardan gelen bir sesle kitabı indirip sesin geldiği yöne baktı. Gelen dadısı olamazdı çünkü beş yaşından beri ne zaman dadısının söylenmesinden ya da derslerinden kaçmak istese buraya gelirdi ve zavallı kadın kızcağızı ne kadar arasa da hiçbir zaman bulamamıştı. Siara gelenin bir bahçıvan olduğu kanaatine vararak kitabına geri döndü. Fakat daha bir kelime ancak okumuştu ki kitabı elinden çekilerek alındı.
"Hey, ne yaptığını sanıyorsun?!" diye çıkıştı Siara gelenin bir bahçıvan olduğunu düşünerek.
"Burada olduğunu biliyordum! Şu anda kaç kişinin seni aradığının farkında mısın?" Siara sonunda gözlerini elinden alınan kitaptan kaldırıp kimin geldiğine baktığında yüzündeki ifade yumuşadı ve arkasına yaslanarak kollarını önünde kavuşturdu.
"Hael birinin elindeki kitabı bu şekilde çekip almak oldukça kaba bir hareket."
"Özür dilerim Prenses. Bir dahaki sefer hareketlerime daha çok dikkat ederim." Ardından muzip bir ifadeyle reverans yaptı.
"Ha ha çok komiksin gerçekten El."
"Amacım komik olmak değildi. Ayrıca benim soruma geri dönersek, saraydaki tüm hizmetçilerin şu anda seni aradığını biliyor musun ?"
"Tahmin edebiliyorum."
"O zaman neden halen buradasın?"
"Sadece dadımın ekstra uzun doğum günü öncesi Prensesi hazırlama planı süre azaldığı için kısalmak zorunda kalana kadar burada bekliyordum."
Hael kısa bir süre düşündü ve sonunda kafasını sallayarak onayladı.
"Öyleyse size katılmamda bir sakınca var mıdır Prenses?"
"El, benimle uğraşmayı bırakır mısın?" Sesi ne kadar ciddi ve hoşnutsuz çıksa da Siara yüzündeki gülümsemeyi gizleyemiyordu.
"Kesinlikle hayır. Ayrıca kabul et seninle uğraşmam hoşuna gidiyor." Hael bir yandan Siara'nın yanına sıkışırken bir yandan da imalı imalı sırıtıyordu.
"Sen öyle san. Artık kitabımı geri alabilir miyim?"
"Eğer benim de okumama izin vereceksen olur." Kitabı Siara'ya uzattı.
Siara Kitabını geri alıp Hael in omzuna kafasını koyarak kitabı onun da görebileceği bir açıyla okumaya devam etti. Hael de bir kolunu Siara'nın arkasından dolayarak onu kendine daha çok çekti ve o da Kafasını Siara'nın kafasına yasladı. İki genç birbirlerine karşı hissettikleri bu yabancı ancak sıcak duyguyla akşamki balonun saati yaklaşana kadar aynı romanı okumaya devam ettiler.
Işık hüzmeleri göz kapaklarımdan sızarak gözlerime ulaşıyor ve bana uyanmamı söylüyorlardı. Yavaş yavaş algılarım geri dönerek tüm vücuduma saplanan bir ağrı ve göğsümdeki acıyla bir anda gözlerimi açtım. Gördüğüm yabancı tavan karşısında bir kaç saniye ne olduğunu, nerede olduğumu kavrayabilmek için öylece uzanmaya devam ederken yatağın yanından gelen hafif nefes sesleriyle gözümü o tarafa çevirdim. Yatağın yanında oldukça rahatsız görünen bir şekilde yatarak uyuyan genç bir hizmetçi hiç de tanıdık değildi. Yavaşça dirseklerimin üzerinde doğruldum ancak başımın dönmesiyle yastığıma geri gömüldüm. Bu sırada hizmetçi kız hareket ettiğimi hissetmiş olacak gözlerini ovuşturarak doğruldu. Kafasını bana çevirdiğinde uzun bir dakika boyunca sessizce bakıştık. Bu sırada kızın gözlerinin şaşkınlıkla kocaman açılmasını izledim ve ardından koşarak odadan ayrıldı. Ne olduğuna anlam veremeyerek bu kez daha yavaş bir şekilde yatağın geniş ve süslü başlığına yaslandım. Oda pahalı eşyalarla donatılmış olmasına rağmen az eşyanın olduğu küçük bir odaydı. Solumdaki komodinin üzerinde kenara çekilmiş bir vazo ve onun yanına konulmuş bir metal kase içerisinde su ile ıslak bir bez duruyordu. Yatağın kenarına çekilen sandalye camın hemen önüne konulan çalışma masasından çekilmiş gibiydi. Yatağın hemen karşısında iki kişilik bir koltuk ve önünde de boş bir orta sehpa duruyordu. Ancak odanın pencereleri normal pencerelerden değildi. Daire şeklindeydiler. Tıpkı bir geminin gibi.
Tam bu sırada kapının hızla açılmasıyla kafamı o tarafa çevirdim. İçeriye baştan aşağıya siyah giyinmiş bir adam nefes nefese girdi. Arkasında da yine nefes nefese az önce odadan koşarak çıkan hizmetçi duruyordu. Adamın siyah saçları az önceki koşusundan olacak dağılmıştı. Kapının önünde nefesini toplamak için bir kaç dakika bekledi. Bu sırada benim de yüzünü daha detaylı incelemeye zamanım oldu. Siyah kirli sakalı ve dudağının biraz üzerine uzanan bıyıkları onu sert gösterse de ilk girdiğindeki endişeli bakışları bu sert ifadesinin tam tersi bir şefkat gösteriyordu. Nefesini toplamayı başardığında yüzündeki ifade de okuyamayacağım bir şekle büründü ve yatağın sağ yanına yaklaştılar.
"Kendini nasıl hissediyorsun?"
"Yorgun."
Sesim hırıltılı çıkıyordu. Öksürdüm. Adam sağ komodinin üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup bana uzattı. Suyu alıp yudumladım.
"Bir haftadır uyuyordun. Hala iyileşmediğinden yorgun hissetmen normal."
Boş bir ifadeyle onu izlemeye devam ettim. Sessiz bir şekilde yanımda durmaya devam ettiğinde genç hizmetçi parmak ucuna kalkarak kulağına bir şey fısıldadı. Ardından adam boğazını temizleyip konuştu.
"Ben mareşal Kyrell Mayhem. O alçak haini ararken ağaçların arasında senin göle düştüğünü gördüm. Ben iskeleye gelene kadar Hael çoktan gitmişti. Seni sudan çıkardıktan sonra sadece kraliyet ailesi ve mareşalin bildiği kaçış yolunu kullanarak seni aile evime taşıdım ve oradan nehir yoluyla denize açıldık. Şu anda Mayhem ailesine ait bir gemideyiz."
Bir süre durakladı ve gözlerinden kısa bir öfke geçti.
"Aileni kurtaramadığım için özür dilerim."
"Artık bir önemi yok."
Acı bir ifadeyle ellerimle oynamaya başladım. Genç hizmetçi yavaşça öne çıkarak ellerimi tuttu.
"Yaşadıklarınız için çok özür dilerim. Ben Vivaia. Sadece Via olarak da seslenebilirsiniz. Size hizmet etmek benim için bir onurdur."
"Teşekkür ederim Via."
Kyrell elini Via'nın omuzuna koydu.
"Biz artık seni rahat bırakalım. İkimizi de istediğin zaman çağırmaktan çekinme."
Kapıyı kapadıklarında kafamı pencereye doğru çevirdim. Batmakta olan güneşin turuncu hüzmeleri beni rüyadaymışım gibi hissettiriyordu. Ayağa kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Masmavi deniz ufuk noktasında gök yüzüyle birleşiyordu. Sakin ve huzurluydu. Sanki yaşadıklarım bir rüyaymış gibi. Bir kabustan uyanmak üzereymişim gibi. Ancak ne kadar zaman geçerse geçsin uyanmıyordum. Gerçeklik yavaşça üzerime gelirken gözlerim dolmaya başladı. Yaşlar yüzümü ıslatırken dizlerim güçsüzleşti ve yere yığıldım. Hıçkırıklarım arasında zorla nefes alırken bir noktada tüm geminin duyduğuna emin olduğum ve boğazımı parçalayan bir çığlık koptu içimden. Bir gecede hayatım baş aşağı olmuştu, bir gecede tüm ailemi, sevdiklerimi kaybetmiştim ve yine bir gecede sevdiğim adamın bana hayatım boyunca yalan söylediğini öğrenmiştim. Onun ihaneti, ailemi öldürmesi zihnimde yankılanıyordu. Hissettiğim acı, büyük bir öfkeye evrilirken ben intikam isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Geçmişinden bir hayalet olarak onu yakalayacaktım. Kendi kendime yemin ettim, her ne olursa olsun onun hayatını ona dar edecektim.
25Please respect copyright.PENANAcFzqHXLCKb
25Please respect copyright.PENANAMPwyqoBdoR