Kanalizasyondan çıktıklarında üzerlerindeki pisliği silkelediler. İstanbul'un bu sakin bölgesi, Yerebatan Sarnıcı'ndaki dehşetin aksine huzurlu görünüyordu. Ancak Kael ve Can'ın zihninde tek bir şey vardı: üç gün.
"Nereden başlamalıyız?" diye sordu Can, etrafına bakınarak.
Kael düşündü. "Öncelikle güvende olabileceğimiz bir yer bulmalıyız. Sonra da bu 'Seçilmişler' hakkında bilgi toplamaya başlamalıyız."
"Nasıl bilgi toplayacağız ki? Kim bilir kaç taneler ve nerede saklanıyorlar?" Can'ın sesi umutsuzdu.
"Bilmiyorum," diye yanıtladı Kael. "Ama Demir'in o 'Üst Tanrılar' ifadesi... Belki de bu bir tür örgütlenme işaretidir. Diğer Uyanmışlarla konuşmalıyız. Belki birileri bir şeyler biliyordur."
İlk adımları, terkedilmiş bir binaya sığınmak oldu. Burası, şehrin gürültüsünden uzak ve nispeten güvenli görünüyordu. Biraz dinlendikten sonra, bilgi toplamak için harekete geçtiler.
Kael ve Can, farklı Uyanmışlarla karşılaşmak umuduyla şehrin farklı bölgelerine dağıldılar. Kael, Zayıflıkları Görme yeteneğini kullanarak diğer Uyanmışları sezmeye çalışıyordu. Can ise metal manipülasyonu sayesinde etrafındaki metal nesneleri kullanarak potansiyel tehlikelere karşı daha dikkatliydi.
Gün boyunca birkaç Uyanmışla karşılaştılar. Bazıları korkmuş ve yardıma muhtaçtı, bazıları ise güçlerini kullanarak hayatta kalmaya çalışıyordu. Kael ve Can, onlara Yerebatan Sarnıcı'nda yaşananları ve 'Seçilmişler' hakkında duyduklarını sordular.
Çoğu Uyanmış, 'Seçilmişler' veya "Üst Tanrılar" hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bu kavramlar onlara da en az Kael ve Can kadar yabancı geliyordu. Ancak içlerinden tedirgin ve paranoyak görünen genç bir adam, fısıltıyla bir şeyler anlattı.
"Duydum ki bazıları... diğerlerinden farklıymış," dedi genç adam, sürekli etrafına bakınarak. "Daha güçlüler... Sanki bu sistemin onlara özel ayrıcalıkları varmış gibi. 'Yükselenler' falan diyorlar onlara bazı yerlerde..."
"Yükselenler mi?" diye sordu Kael. "Demir onlardan biri olabilir mi?"
Genç adam omuz silkti. "Bilmiyorum... Ama dikkatli olun. Bu yeni dünya... hiç adil değil."
Bu belirsiz ipucu, Kael ve Can için ilk somut bir şeydi. 'Seçilmişler' belki de "Yükselenler" olarak adlandırılıyordu ve Demir onlardan biri olabilirdi.
Zaman hızla tükeniyordu. Üç günlük sürenin neredeyse yarısı geçmişti. Kael ve Can, hem 'Yükselenler' hakkında daha fazla bilgi edinmek hem de kendi güçlerini geliştirmek için çabalıyorlardı.
Kael, kan kontrolü üzerindeki hakimiyetini artırmak için pratik yapıyordu. Terk edilmiş binanın güvenli bir köşesinde, kanını farklı şekillere sokmaya, daha keskin ve daha dayanıklı silahlar oluşturmaya çalışıyordu. Seviye 2 kontrol, ona kısa kılıçlar ve oklar yapma imkanı vermişti ama Demir gibi bir 'Yükselen'le başa çıkmak için bu hala yetersizdi.
Can ise metal manipülasyonunu daha hassas hale getirmek için uğraşıyordu. Küçük metal parçalarını havada döndürüyor, karmaşık şekiller oluşturmaya çalışıyordu. Ayrıca, savunma amaçlı daha büyük ve dayanıklı kalkanlar yapmayı hedefliyordu.
Güçlenme çabalarının yanı sıra, bilgi toplamaya da devam ediyorlardı. Diğer Uyanmışlarla konuşuyor, internette ve sosyal medyada "Yükselenler" hakkında herhangi bir ipucu arıyorlardı. Ancak buldukları bilgiler hala çok sınırlı ve çelişkiliydi.
Bir gün, Can bir internet forumunda ilginç bir mesaj buldu. "İstanbul'da 'Yükseliş' arayanlar toplanıyor..." başlığı altındaki anonim mesajda, şehrin eski bir sanayi bölgesinde gece yarısı bir buluşma düzenleneceği yazıyordu.
"Bu bir tuzak kokuyor," dedi Kael şüpheyle.
"Belki de," diye yanıtladı Can. "Ama bu 'Yükselenler' hakkında bir şeyler öğrenebileceğimiz tek yer olabilir."
11Please respect copyright.PENANAUIN3LfZg1K