Çıkmaz sokakta Gölge Avcısı ile karşı karşıya kalan Kael, elindeki titrek kan hançeriyle saldırdı. Yaratık çevik hareketlerle Kael'in saldırılarını savuşturuyor, keskin pençeleriyle ölümcül darbeler indiriyordu. Kael, acemi hareketleri ve kontrol etmekte zorlandığı kanıyla yalnızca oyalayabiliyordu. Her geçen saniye daha fazla yoruluyor, kolundaki yara zonkluyordu.
Gözlerinin önünde beliren zayıflık noktalarına odaklanmaya çalışsa da, hareketleri o kadar hızlıydı ki doğru anı yakalamakta zorlanıyordu. Bir pençe darbesi daha omzunu sıyırdı. Kael dişlerini sıkarak acıya direndi. Bu böyle gitmezdi. Gidemezdi. Daha güçlü bir şey yapması gerekiyordu.
Derin bir nefes alarak tüm dikkatini kanına yoğunlaştırdı. Zihninde daha karmaşık bir şekil canlandırdı: kısa, keskin oklar. Kolundaki kan yoğunlaşarak birkaç küçük, kristalize ok formunu aldı. Ancak kontrolü hala zayıftı ve oklar titrek bir şekilde havada asılı kaldı.
Tam o sırada, sokağın girişinden bir ses duyuldu: "Hey, pislik! Başka birini mi rahatsız ediyorsun?"
Kael şaşkınlıkla sese doğru döndü. İş arkadaşlarından Can, elinde tuttuğu metal bir boruyla sokağın girişinde dikiliyordu. Can, normalde sakin ve içine kapanık biriydi. Onu böyle bir durumda görmek Kael'i hayrete düşürmüştü.
Gölge Avcısı, yeni gelen tehdide döndü. Can, tereddüt etmeden boruyu yaratığa doğru savurdu. Darbe yaratığı sersemlettiği kısa bir an, Kael için bir fırsat yarattı.
O anlık boşluktan yararlanan Kael, odaklanmayı başardı. Havada asılı duran kan oklarını yaratığın zayıf noktalarına doğru fırlattı. Oklar, yaratığın bacaklarına ve göğsüne isabet etti. Yaratık acıyla haykırırken sendeledi.
Ancak Gölge Avcısı hala ayaktaydı. Öfkeyle Can'a doğru yöneldi. Can, elindeki boruyu bir kalkan gibi kullanarak geri çekiliyordu ama yaratığın hızı karşısında zorlanıyordu.
Kael, Can'ın zor durumda olduğunu görünce son bir gayretle tüm kanını odakladı. Bu sefer zihninde daha uzun, mızrak benzeri bir silah canlandırdı. Oluşan kan mızrağı hala titrek olsa da, önceki denemelerinden daha güçlü görünüyordu.
Yaratık tam Can'a pençesini savuracağı sırada, Kael hızla ileri atıldı ve kan mızrağını yaratığın göğsüne sapladı. Bu sefer darbe ölümcül olmuştu. Gölge Avcısı bir an daha titredi ve sonra cansız bir şekilde yere yığıldı.
Kael, kanının çekilmesiyle birlikte dizlerinin üzerine çöktü. Vücudu titriyor, nefesi düzensizleşiyordu. Kolundaki yara acıyordu ve kan kaybından dolayı sersemliyordu. Can hızla yanına geldi.
"Kael, iyi misin? Bu... bu neydi böyle?" Can'ın yüzünde hem korku hem de şaşkınlık okunuyordu.
Kael güçlükle doğrulmaya çalıştı. "Bilmiyorum... Ama sen... sen nereden çıktın?"
Can omuz silkti. "İş çıkışı bir şeyler atıştırmaya gidiyordum. Buradan geçerken o... o şeyi gördüm ve seninle dövüştüğünü fark ettim. Ne yapacağımı bilemedim ama... bir şeyler yapmam gerekiyordu."
Kael minnetle Can'a baktı. "Hayatımı kurtardın. Teşekkür ederim."
Zihinlerinde aynı anda bildirimler belirdi:
Görev Tamamlandı: Kaosun Ortasında Bir Canlı. Ödül : Temel Sistem Yeteneklerine Erişim Kazanıldı. Ek Ödül: 250 Sistem Puanı.
Gizli Görev Tamamlandı: Bir Seçilmişe Yardım Et. Ödül: Yeni Yetenek: Takım Bağlantısı (Pasif). 150 Sistem Puanı Kazanıldı.
Kael ve Can birbirlerine baktılar. İkisi de bu garip "Sistem"in bir parçası olmuştu. Belki de bu yeni ve tehlikeli dünyada yalnız değillerdi.
ns3.15.228.200da2